Aşk ile Allah demek, Allah'ı sevmek zikretmek, Allah demek

Zikrullah için büyüklerimiz sevenin sevdiğini sayıklaması derlerdi. Aşk derlerdi, sevmek derlerdi, adını anınca gönül telinin titremesi derlerdi. 
Gözyaşı derlerdi, hüzün derlerdi, özlemek derlerdi görmediği halde. 
Gençliğimde, yani akıl bu kafa ile tanışmadan evvel, yani eğri ile doğruyu bilmeden evvel, çile köprüsünü geçmeden evvel, hiç anlam veremezdim bu tabirlere.

Allah derdim ama, dilim o taş kalbimi  titretemez idi. Ağzımdan çıkan kulağıma bile gitmezdi. Lisanım dese de kalbim söylemezdi.
Duyardım ama anlamazdım, bakardım ama görmezdim.

Sonra bir dostum bana dedi ki; göremiyorsun öyleyse bir görene git. Duyamıyorsun, öyleyse bir duyana git. Duyandan duymayı öğren, görenden görmeyi...

Bir görene gittim, hem de duyuyormuş. Duymayı gösterdi, görmeyi duyurdu. Niyazi Mısri de diyordu bir şiirinde "göz kulak oldu her yer"

Sözü fazla uzatmamak gerek.
Duyandan görenden bilenden öğrenmek gerek. Mürşid-i Kamil gerek. Allah'ın zikrinden geri durmamak gerek.
Az bir zaman kaldı; 
ÖLMEDEN ÖNCE ÖLMEK GEREK

(Bu yazının amacı: bir derviş adayı olarak, kardeşlerimize zikrin ve mürşidin gerekliliğini benzetmelerle öyküsel olarak anlatmaktır.)

Tasavvuf Tarikat









Yorumlar